10 Ağustos 2011 Çarşamba

Boya yapabilir miyim???


Bir haftadır yazmıyorum. Yazma işi alışkanlık olmaya başlıyor yavaş yavaş. Yazmıyorum değil yazamadım. Hafta sonu tarih kokan İstanbul'daydık.

Yolculuğumuzun onuncu dakikasında Efe "Geldikmi İstanbul'a" dedi. Dakika bir gol bir. Dört saat gidecez oğlum ne gelmesi. "Ben çok sıkıldım" dedi. Haydi dedim başlıyor bizim Efe ile İstanbul maceramız. Ama korktuğum kadar olmadı. Öğleden sonra yola çıktığımız için oğlumun uyku saatine denk geldi. On dakika sonra bir baktım Efe mışıl mışıl uyuyor. Yupppiiii... En güzel çocuk uyuyan çocuktur. Ohh bende kitap keyfi yaptım. Uzun yolda en sevdiğim şeydir kitap okumak.   

İstanbul kaçamağı çok keyifli ve eğlenceliydi. (Efe'nin bir kaç şeyini saymazsak). Bir balon makinası ve bir topaçla iki günlük İstanbul gezisini atlattık. Her gördüğümüz oyuncağı kötülemekten. "Aaa ondan evde var". "Aaaa o bozulmuş". "Aaaa şu oyuncakçıdan alalım". "Aaaa o şöyle o böyle" dilimizde tüy bitti derlerya işte öyle oldu. Ama bir tanesini unutturmak çok sancılı geçti. Sultanahmet Camiine giderken çarşıda püskürtme yöntemiyle boya yapıyorlarya ondan gördü. Dükkan sahibi tam biz geçerken içinde su vardı büyük ihtimal, püskürtürken gördük. Allahım yarabbim tutturdu ben bundan istiyorum. "Oğlum bu bizim işimize yaramaz" ama yoookk Efe için bulunmaz bir oyuncak "ben onu yeklamlayda göydüm, ben boya yapacağım". Dikkatini dağıtıyorum. Başka şeyler gösteriyorum. "Kuşa bak, işte kocaman tramvay geçiyor, dondurma alalım, sakız alalım" o anki sabrımla olayı hafif atlatmaya çalışıyorum. Ama yok yok yok. "Ben boya yapacaktım onunla" diyor. Hah unuttu şükür diyecekken, "hani boyacı neyde, ben göyemiyoyum" diyor. Başka boyacıya gidiyoruz deyip ordan uzaklaştırdımya, burda ki amaç zaman kazanmak. Efe başka bir boyacıya gideceğimizi düşünürken dikkatini başka bir şeye çekip o anı unutturmak. Onbeş - yirmi dakika sonra üstü açık iki katlı otobüs gördük. Üstü açık olması dikkatini çekti herhalde şükür unttu. O süreyi sabırla geçirmek her yiğidin harcı değil. Etrafa gülücükler saçarken aslında sinirden içinde fırtınalar koptuğunu kimse bilemez. Olmayacak bir şey için yanında ağıt yakan bir çocuğu görüp "aaa yazık niye ağlatıyolar ufacık çocuğu" diye bakan insanlara sadece gülümsüyorsun.. Sanki çocuğu ağlattığın için insanlara açıklama yapma mecburiyetin varmış gibi hissediyorsun. "aslında çok saçma birşey için ağlıyor, bizim bir suçumuz yok gerçekten" der gibi bakıyorsun etrafındakilere:)))

Çocukların olur olmadık şeylere tutturmalarına çok gülüyorum. O anı yaşarken çok geriliyosun ama daha sonradan aklına gelince gülmeden edemiyosun. Sen çok yaşa be oğlum. Boya püskürtme makinası için de ağladın ya..........

Ramazan ayında oruçken camiileri ziyaret etmek manevi olarak beni çok mutlu etti. Aklıma gelen bütün duaları ettim. Tüm herkes için, memleketimiz için dua ettim. Huzur, sağlık, mutluluk, barış,.. Gönlümden diledim. Eyüp Sultan ve Sultanahmet Camiilerine gittik. Muhteşem bir mimari. Çok fazla türbe var. Oğlumun demesiyle Kocamaaan yapuya bindik. Çok yorucu bir gündü. Ama güzeldi. Çok fazla turist vardı. Özellikle Sultanahmet Camiinde oturmuş ibadet edenleri izliyorlardı. Bir tarafta Kur'an okunuyor, bir tarafta insanlar namaz kılıyordu. Huzur buldum o anda, hafifledim resmen. Yalnız bir şeye çok sinir oldum. Kapıda ayakkabılarımızı poşete koyup girdik. Neden galoş değilde poşet? Terli ayaklarımızla bastık halıların üstüne. Sonuçta orada ibadet ediliyor. Sadece namaz kılanlar çıkarsın ayakkabısını. Yakıştıramadım yane. İstanbul güzel memleket. Çok gezmedim ama her gittiğimde bir yerine gidiyorum işte yavaş yavaş.

İstanbul'u Dinliyorum
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Birşey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.

Orhan Veli KANIK


    


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder