Oyyy daraldım gene, şiştim patladım patlayacağım. Bu nedir arkadaş herşey üstüme üstüme geliyor, ters yönemi gidiyorum anlamadım ki. Salon kadınlığımı bozduracaklar bana. Allah ne verdiyse artık. Sabır sabır, altan al-altan al, idare et-idare et bende insanım artık dimi ama, etten kemikten yaratılmışım. Robot olsaydım keşke. At programı ohhhh.
Robot olsaydım; sinirim, göz yaşım, baş ağrım, mide kramplarım, asabiyetim, elimin ayağımın titremesi, kalbimin bir yere yetişecekmiş gibi çarpması olmazdı. Boğazıma yumruk gibi bir düğüm düğümlenmezdi ve ben o düğümü yutmak zorunda kalmazdım. Yükle programı geç köşeye. Bir sorunmu var, değiştir programı geç köşeye.
Ben bunu bir düşüneyim, teknoloji bu kadar gelişmişken faydalanmak gerekir. Bütün duygularımı aldırsam mesela. Bir şey beni sinir etmeye mi çalışıyor. "Olay algılanmadı, tanımlanamadı" diyip o anki işime devam edebilsem. Biri beni ağlatmak için uğraşıyor mu. "Gözyaşı programı tanımlanamıyor" diyip kaldığım yerden devam edebilsem.
Yaşarken robot olabilir mi insan. Bu kadar güzel duyguyu tatmak dururken kim ister böyle olmayı. Acaba sadece iyi hisler içimizde var olsaydı daha mı iyi olurdu bilemedim.
Duygu olarak sadece sevgiyi, aşkı, romantizmi, iyiliği, fedekarlığı, özveriyi, arkadaşlığı, dostluğu ve bunun gibi güzel şeyleri programlasaydık. Birine fedakarlık yaptık diyelim, karşılığında memnuniyetsiz davrandı. Biz sinirlenmek yerine "iyi niyet programı devrede, sinirlenmek tanımlanamdı" desek. Birde şey olsa, bir programı yükledik ama öyle olduki o olay için program uygun düşmedi, daha önceden uyarılsak, bu programın sonucu bu olur diye. En uygun programı seçsek.
Robot olmak daha bir zor geldi bana. İnsanlar sevindikleri zaman da ağlarlar. Düşünüyorumda bebeğiniz dünya ya gelirken acı çekiyorsunuz, sevinçten ağlamak istiyorsunuz "gözyaşı programı tanımlanamıyor".. "acı tanımlanamıyor".. İnsan heyecanlanınca, mutlu olunca da eli ayağı titrer. Mutlu olduğunuz bir an: "elin-ayağın titremesi tanımlanamıyor".. Çok sevdiğiniz, uzun zamandır da görmediğiniz bir arkadaşınızla buluşuyorsunuz: "mutluluk tanımlanıyor" ama o kadar, sarılmak, heyecanlanmak, ağlamak yok.
Ben duygularımı aldırmaktan vazgeçtim. Burada bunları yazmak çok iyi geldi. Ferahladım, kendime geldim. Sinirim de geçti. Olur böyle şeyler, kısacık yaşamımızda takmayalım ufak tefek şeyleri. Koskoca dünya da toz parçasıyız. Hayatın tadını çıkarmak varken, nimetlerinden faydalanmak dururken; o bunu dedi, sen şunu dedin, ben öyle dememiştim, sen yanlış anladın, keşke söyleseydim, neden öyle yapmadın, biz öylemi dedik, sen gitmedin mi, diğeri mi gidecekti, geç mi kaldın, erken mi geldin, neden ayarlamadın, yetişemedinmi, yalnış mı yaptın, ne bileyim, düşünemedim, kim dedi, o dedi, bu dedi di didiiiiii..... bu böyle uzayıp gider. Bu seslerde uzayda kaybolur. İşte bu kadar. O işler de yetişir, her şey de hallolur. :)))))))))
DÜNYA GEMİNİN LİMANA GELİP - GELMEDİĞİ İLE İLGİLENİR. KARŞILAŞTIĞI FIRTINALARLA DEĞİL.
DÜNYA GEMİNİN LİMANA GELİP - GELMEDİĞİ İLE İLGİLENİR. KARŞILAŞTIĞI FIRTINALARLA DEĞİL.
Sinirsiz günlerimize...