14 Eylül 2011 Çarşamba

Asker göndereme me...

Biz millet olarak gerçekten çok ilginciz. Çok içten, samimiyiz. Bir kere çok yürekliyiz; (bize bir şey olmaz, nolacak canım, yok yaa bir şey olmaz...) Kurallar bizi bağlamıyor yani, nasıl yapmak istiyorsak öyle yapıyoruz, içimizden geldiği gibi hareket etmeye pek meraklıyız.

Akşam mesai bitmiş, gün batmış eve gidiyoruz. Aşti yakınlarındayız. Önümüzde bir araba gidiyor ama araba demeye bin şahit lazım. Arabadan başka her şeye benziyor. Benim bildiğim arabanın koltuğunda oturulur. Camlar sonuna kadar açık onbeş-onaltı yaşlarında çocuklar camlara çıkmış oturuyor. Ana yol ve akşam trafiği. Beyin diye ne taşıyorlar anlamadım ki. Bazı şeyleri abartmaya çok meraklıyız. Hepi topu askerimizi uğurlayacağız. Asker uğurlamasında bile can kaybı yaşanan bir ülkeyiz, varmıdır bizim gibi acaba bilmiyorum. Asker uğurlaması var, sarılın silahlara allah allah allah savaşa gidiyoruz sanki. Sonra gazete manşetleri; "asker uğurlamasında nereden geldiği belli olmayan kurşunla...." Normal bir şekilde arabanın koltuğunda otursak, askerimizi sağ salim kötü olaylar yaşanmadan göndersek daha iyi olmaz mı?. Sessiz sakin gönderince askere mi almıyorlar? Böyle şaşalı gönderme organizasyonlarından dolayı askerde en yüksek rütbe mi veriliyor, sormadan edemiyorum. Eğlenmek, coşmak güzel fakat dozunu iyi ayarlamak gerekiyor. Çok zor insanlarız, zor bir milletiz. Anlayıp dinlemek yok, öncelikle itiraz ederiz, kuralları çiğneriz, tartışmaya girmekten çekinmeyiz, kavga etmek en büyük zevklerimiz arasındadır. Yakın zamanda Ulusta bomba patlatılmıştı. Tekrarı ülkemizin hiç bir köşesinde yaşanmaz inşallah, çok sayıda kişi yaralanmış ve ölmüştü. Polisler güvenlik önlemi almışlar, şerit çekmişler. Bir taraftan da insanlarımıza anlatıyorlar ikinci bir bomba ihtimaline karşı olay yerinden uzaklaşmaları gerektiğini, ama yok. İlla güvenlik şeridine kadar gelecek, illa bir şeyler görecek. Çok meraklı bir milletiz. Trafik kazası olur bir sürü kişi hemen toplaşır, yorumlar yapılır. Kaza yapan insanlar karga tulumba arabalara konulur. Çok aceleci bir milletiz, yardımseveriz ama bilinçsiz..Düşünmeden karar veriyoruz.

Oğluma elimden geldiğince her şeyin en iyisini, en doğrusunu öğretmeye çalışıyorum. İmkanım elverdiği sürece de iyi bir eğitim almasını sağlayacağım. Eğitim şart. Eğitim, eğitim, eğitim illaki de eğitim. Efe'yi arabanın önüne oturtmuyoruz, kapıları kilitli tutuyoruz, araba koltuğu kullanıyoruz. Efe'ye de; koltukta oturmamak için itiraz ederse, bu şekilde güvenli olacağını anlatıyoruz. camı açmasına izin vermiyoruz. Şimdi bu çocukları arabada o şekilde görünce çocuk bir afalladı "annecim neden arabanın dışına oturmuşlar?" Efe bunun yanlış olduğunu anlıyor ve biliyor. Şimdi acaba Efe büyüyünce aynı hareketi yapar mı? Bu çocukların ailesi de eminim bu şekilde yetiştirmemiştir. Mutlaka doğruyu, yanlışı öğütlemiştir. Ama neden şimdi bu şekilde uygunsuz davranıyorlar?, bir yerde hata yapıyoruz o zaman. İyi bir gelecek için, yarınımızın gençleri olacak çocuklarımızı en doğru nasıl yetiştirmeliyiz? Bu durumda öncelikle ailelerin doğru eğitim alması gerekiyor, eğitimli insanların çocukları da daha iyi yetişecektir.

Eğitim demişken oğlum dün anaokuluna başladı. İlk gün olmasına rağmen çok rahattı. Öğretmenide çok iyi, umarım iyi anlaşırlar, inşallah iyi başlar ve iyi bir eğitim hayatı olur. Şükran Öğretmen ve yirmi iki öğrenci. Oğlum tomurcuklar sınıfında. Hepsi birbirinden güzel. Yarınlarımız.. hepsi birer açmış çiçek olarak ilkokul hayatına başlayacak. Hayırlısıyla oğlumun okul maceralarını yazarım artık.

Huzur dolu günlere..     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder