16 Ağustos 2012 Perşembe

Önce sen kendine değer ver ki değerli bulunasın....

Önce sen kendine değer ver ki değerli bulunasın.
Kendini sev ki, dostların sende sevgi bulsun.
Huzur dolu ol ki, sevdiklerin sende huzur bulsun.
Kendine dürüst ol ki, hayatındakiler sende güveni bulsun.
Yüreğini o kadar geniş tut ki, sana haksızlık edenleri bile affet.
Kendilerinden utansın ve öyle biri ol ki, düşmanın en büyük mağlubiyeti;
Senden mahrum olmak olsun.....


Tanıdığım en güzel insanlar; yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi ve kaybı yaşamış olan ve diplerden çıkış yolunu kendileri bulmuş, romantik ve anarşist olan insanlardır. 

Bu kişiler yaşama karşı geliştirdikleri kendine has takdir, direniş, duyarlılık ve anlayışla; şefkatin, nezaketin bilgelik ve derin sevgiden kaynaklanan bir ilgi ve sorumlulukla doludur. 

Güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar, onlar oluşurlar....

Hayat güzeldir.
Elisabeth Kubler Ross 


Yine bir istanbul gezisi. Mavinin ve yeşilin bir arada yağlı boya bir resmin içine girmişçesine bir şehirdir benim gözümde istanbul. Gez gez bitiremiyoruz. Her gittiğimde ayrı bir keyif alıyorum. Gidemediğim yerlerede bir daha ki sefere diyerek kendime söz veriyorum. Bu İstanbul gezimizde minyatürke gittik muhteşemdi. Özellikle mardin evleri çok değişik geldi. Bütün yapılar birebir yapılmış harikaydı. Tüm türkiyeyi gezmişte oldum. Merak ettiğim yerleri küçükte olsa gördüm. Kartlı bir sistem geliştirmişler, kartı okutuyorsun yapının tarihçesi hakkında kısa bir bilgi veriyor. 

Vapur gezisi yaptık, eminönünde geçen sene yiyemediğimiz balığı yedik. Geçen sene İstanbul'a ramazan ayında gitmiştik. Doğal olarak oruçtuk. Camilere gittik dua ettik ama yemek yiyemedik. O zamanda bir daha ki seneye gelir yerim demiştim ve yedim...:))) Vapur gezisinde de öyle hoş bir şey olduki hem hoş hem komikti, kardeşimle gülmekten karnımıza ağrılar girdi. Hemen olayı anlatayım; sosyete pazarlarında 10 TL.ye satılan babetler var.Renk renk tam yazlık ve kardeşimin tarzı. Bu bir tane almış. Aman yarabbim tüm İstanbul bu babetlerden giymesinmi. Kardeşimde hiç hoşlanmaz böyle bi durumdan. Her iki kişiden birinde bu babetlerden. Neyse vapurda yanımıza bir bayan geldi onyedi-onsekiz yaşlarında. Bir de ne görelim aynı renk babet ve kırmızı oje. Kadeşimde de aynı renk babet ve kırmızı oje..:))) Kardeşimin durumu çok komikti ayakları filan saklamaya çalışıyor. Biz kendi aramızda baya bir geyik yaptık ama çaktırmamaya çalışıyoruz. Biraz zaman geçti benim saf, temiz hiç bir art niyeti olmayan oğlum bu durumu fark etmiş. Bas bas bağrıyor "teyze teyze aynı ayakkabıdan, baaaakkk seninde var ondan" biz koptuk ki ne kopma... Oralı olmuyoruz, lafı değiştirmeye çalışıyoruz yok oğlum hala olaya dikkatimiz çekmeye çalışıyor. Gülüyoruz bu seferde "neden gülüyoysunuz" diye soruyor... Teyzesine duyuramadığını sanıyor gelip benim eteğimi çekiştiryor, "anne anne bak aynısından teyzemde de var"... şaka gibi yaaa. ağzımız dolu dolu güldük. Allah gülmekten ayrı koymasın ama çok hoştu. Bide sevinmiş çocuğum bizimle sevincini paylaşıyor. Çocuk olmak böyle bir şey işte. Tertemiz, saf, yalansız, sevgi dolu, ışıl ışıl... Çocuk yüreği gibi olabilmekte marifet..


Oğlumun uydurduğu isimlerden örnekler...
(koltuk altı - bacak koltuğu, sivri sinek - sivri böcek) 

Okyanusun dibinde yatan bir istiridye, su üzerinden akıp geçsin diye, kabuğunu açmış. Su içinden geçerken, solungaçları yiyecek toplayıp midesine gönderiyormuş. Aniden, yakınındaki bir balık, bir kuyruk darbesiyle kum ve çamur fırtınası oluşturmuş.

İstiridye de kumdan nefret edermiş; zira kum öylesine pürüzlüymüş ki kabuğunun içine kaçarsa son derece rahatsız olurmuş. İstiridye derhal kabuğunu kapamış ama çok geç kalmış; Sert ve pürüzlü bir kum taneciği içeri girip, iç derisi ile kabuğun arasına yerleşmiş. Kum tanesi istiridyeyi ne çok rahatsız ediyormuş. Ama kabuğunun içini kaplaması için kendine verilmiş olan salgı hücresini hemen çalıştırarak, minik kum tanesinin üstünü kaplamaya başlamış; ta ki, nefis, parlak ve düzgün bir örtü oluşana kadar…

İstiridye, yıllar yılı, minik kum taneciğinin üstüne katlar eklemeye devam etmiş ve sonunda müthiş güzel, parlak ve son derece değerli bir inci oluşmuş.

 Karsı karsıya olduğumuz problemler bu kum taneciğine benzer, bizi rahatsız ederler ve niye bize bu derece eziyet çektirip asabileştirdiklerine şaşarız; fakat azmin getirdiği cesaret ve kuvvetle, sorunlarımızın ve zayıflıklarımızın üstesinden geliriz.

Daha alçakgönüllü, isteklerimizde daha ısrarlı, çevremizdekilere daha yakin, daha akilli ve sorunlarımıza karsı daha dayanıklı hale geliriz.…gizli gücümüzle, yaşamımızdaki pürüzlü kum taneciklerini, bize kuvvet veren ümit ve ilham kaynağı olan değerli incilere dönüştürürüz.


İnci gibi olabilmek...

Yeni Yıl, Yeni Yaş

İki hafta önce dördüncü yaşını kutladık biricik oğlumun. Çok eğlenceli geçti. Yeni bir yıl yeni bir yaş. Bir yaş daha büyüdü, allahıma çok şükür bu güzellikleri yaşattığı için. Gün gün büyüyor oğlum. Her gün ayrı bir güzellik katıyor hayatımıza. Hastalıktı, okuldu, iyileşti, ateşi düştü derken bir yılı daha geride bıraktık. Allahım sana nice sağlıklı, başarılı yıllar geçirmeni nasip etsin. 

Normalde çocukların hasta olmasını hiç istemeyiz. Hem kıyamadığımızdan hem de çok mız mız olurlar, ilaç kullanmak gerekir. İlaçların yan etkisi ayrı bir konu. Gel gelelim Efe'nin hastalığına.. Aman yarabbim ilaç içmez, yemek yemez, bir huysuzluk, bir memnuniyetsizlik. Küçücük bir kaşık ilacı içirmek için saatlerce dil döküyorum. Bir elimde su bardağı, bir elimde kaşık ikna etmeye çalışıyorum. Bu arada ilacın saati geçiyor. Tamam güzellikle içmiyorsan zorla içirelim diyorum, babası tutuyor kollarından, ben ağzını (gören çocuğu boğazlıyor sanacak) kaşığı tıkıyoruz zorla. Bu şekilde davranmayı da kendime yakıştıramıyorum, kötü hissediyorum. Aynı şeyi biri bana yapsa ne kötü. Ama ne yapayım güzel çocuğum hastasın işte. Neyse siz bana zorla içirirmisiniz ilacı el mi yaman bey mi yaman diyip hooop çıkartıyor olduğu gibi. Elimiz ayağımız şurup içinde kalıyoruz kocacığımla. Annem hep şöyle der; "çok mu uğraştınız bu çocuğu yapmak için" töğbe töğbe ne dersin. Güler misin, ağlar mısın. Bunun kılavuzu var da biz mi okumadık acep??? Güzel huylu çocuk nasıl yapılır??? Okuldaki rehberlik öğretmenine sordum. Aman hocam, caaaanım hocam bana yardım edin. İlaç içiremiyorum dedim. "Doktoruna söyleyin o konuşsun" dedi. İnşallah hasta olmaz diyerek bundan sonra, doktooor civanım, doktor doktor civanım diyerek gideriz artık:))

Beslenme konusunda da sıkıntılarım var ama ben bunlara kendimce çözümler bulmaya çalışıyorum. Yemediği şeyleri sevdiği yiyeceklerin içine katıp yedirmeye ve kendimi bu konuda iyi hissetmeye çalışıyorum. Geçenlerde puding istedi ve birlikte pişirdik. Kuru üzümleri doğrayıp içine kattım. Önceden de ne olduğunu sorarsa "minik çikolatalar derim dedim kendi kendime:"))) Yemeye başladı çok mutlu oldu tabi. Bir iki kaşık aldıktan sonra "annecim bunun içine üzümleyi sen mi koydun, ben bunu yemiyoyum" dedi.:( Böylelikle bu buluşta işe yaramadı. İçinde üzüm olmayan diğer tabağı getirdim ve onu büyük bir iştahla yedi. Afiyet şeker olsun oğluma:))) Ama benim tek amacım sağlıklı olması ve sağlıklı beslenmesi.

Geçtiğimiz hafta amcam ameliyat için köyden gelmiş, oğlunda kalıyor, bizde geçmiş olsuna akraba ziyaretine gittik. Kızları, torunları kalabalık bir ortam hoş sohbet güzel vakit geçirdik. Efe'nin kanal krizi tutana kadar. İzlediği çocuk kanallarından bir tanesi onların televizyonunda yok. Olmasıda gerekmiyor. "Ben kanayımı istiyoyum" diyor daha bir şey demiyor. Hop oturup hop kalkıyor. konuşmaya çalışıyorum yok. "Ben kanayımı istiyorum". "Yok oğlum yok", ama nafile. Artık ilgilenmiyorum. Bu sefer gözümün önüne gelip ağlıyor. Tam dayaklık. Ama yapamam, yapmamam gerekir. Sabrediyorum, çözüm bulmaya çalışıyorum. Amcam yazık diğer odadan kalktı geldi. Çocuklardan birine bir şey oldu sanmış, sağolsun Efe ortalığı birbirine katınca... Yok bir şey amca dedim, kanalını istiyor. "Bir daha geldiğinizde çocuğun kanalınıda getirin, neyse o dedi" Hay allahım amca sen çok yaşa biz koptuk tabi.:))) Efe'yi bir şekilde diğer odaya götürmeyi başardım. Bilgisayarda oyun açtık ve kanal olayını unuttu. Akşam eve geldiğinde hemen istediği kanalı açtı.

Dördüncü yaşımızıda bu şekilde geçiriyoruz. Ağlama ve tutturma krizleri. Bakalım beşinci yaşımıza geldiğimizde ne halde olacağız; daha mı iyi yoksa daha mı kötü. Hayırlısıyla, sağlıkla büyütmek dileğiyle nice nice sağlıklı yaşlara oğluşum...

Aklı başında, bilinçli, başarılı, hoş görülü, saygılı, hakkını arayan, sevgi dolu, çalışkan, azimli, yardım sever, merhametli, içi dışı bir, dürüst, sabırlı, iradeli, inançlı, umut dolu olman ümidiyle yeni yaşın hepimize kutlu, mutlu olsun canım oğlum..:)))