1 Kasım 2012 Perşembe

Keşke Okula Gitmeseydim:((((

Kreşin ikinci yılındayız ama oğlum hala okula gitmek istemiyor. Akşam yatarken uyuyana kadar "gitmek istemiyorum" dedi ağladı, sabah kalktı bıraktığı yerden yine ağlamaya başladı. Öğretmeniyle konuştum. "Geçecek" dedi. Okulun ilk günlerinde bu tarz inatlaşmalar olurmuş, kararlı olmam gerekirmiş.Geçen senede aynı şekilde ağlama krizleri yaşamıştık, bu senede devam ediyoruz. Galiba oğlum okulu sevmeyecek. Ona kalsa evde oturup akşama kadar televizyon izler. Sabah "ben evde tek başıma kalırım" dedi ya. Okula gimekten daha mı iyi evde kalmak dedim "evet" dedi. Anneannesine gidip kalmayı bile kabul ediyor, normalde oraya da bırakırken kıyamet kopar. Akıttığı göz yaşına kıyamıyorum ama yapacak bir şey yok, çalışan bir annesi var. Geçenlerde de anneme keşke benim annem çalışmasaydı demiş. 

Hayat şartları çok zor be oğlum. Öyle koyuın koyuna evde yatmak güzel tabi. İş güç yok ohh herşey güllük gülüstanlık. Şimdi herşey sana toz pembe tabi. Sana göre hayat; pepe, damlanın dolabı, kaptan mack, pingu, şimşek... Ama öyle değil oğlum, büyüyünce sen de anlayacaksın. Belki senin eşinde çalışacak ve sen de yavrunu erken yaşta okula göndereceksin.

Sen öyle ağlayarak "keşke okula gitmeseydim", "yütfen anne okula gitmek istemiyoyum" gözümün içine bakıyorsun ya içimin yağları eriyor, akıp gidiyor en derin köşelerine ve orada yığılıp kalıyor. Her yaptığım şey senin mutluluğun, rahatın ve geleceğin için. Şimdi bunu anlaman çok zor, belki sana göre kötü anneyim. Hayat şu an senin yaşadığın şeylerden çok daha zor oğlum. Küçükten zorluklara alışmak zorundasın. Anne baba olarak bir bebek dünyaya getiriyoruz ve onu böyle yaşamaya alıştırıyoruz bu bile çok acımasız geliyor bana. Sen bu dünyaya gelmek istiyor musun, bu şartlarda yaşayabilir misin diye sormuyoruz. Banada sorulmadığı gibi. Doğanın kanunu diyoruz. Her canlı doğar, büyür ve bir gün.... İşte böyle oğlum. 

Okul bence güzel bir yer, yaşıtlarınla birliktesin. Oyun, müzik, jimnastik, satranç, tiyatro sana uygun her şey var. Benim çocukluğum da bunların hiç biri yoktu. Bana göre güzel bir çocukluk dönemi geçiriyorsun. Zamanla alışırsın oğlum, inat etme. İyiki annem babam beni okula göndermiş, ayaklarımın üzerinde durmayı öğretmiş diyeceksin. 

Seni çok iyi anlıyorum daha çok küçüksün, ana kuzususun. Anneye çok bağlı bir çocuksun. Hep anne ile beraber olmak istiyorsun, sabah kendin uykunu alarak uyanmak istiyorsun. Televizyonun karşısında saatlerce kahvaltı etmek, öğlen uykusuna yatmamak ya da istediğin saatte yatmak. İlk zamanaların böyle geçsede okul hayatın eninde sonunda olacak hem de yaşamın boyu bu eğitim hiç bitmeyecek. Sınavlar, mülakatlar, kurslar, seminerler.. Dileğim sağlıklı olman ve bunların hepsini hakkıyla başarılı bir şekilde yapman.

Seni çok ama çok ama çok ama çok seviyorum oğlum:)))

    

belki bir kuşun kanadı, belki bir çiçeğin yaprağı, belki de bir balığın akvaryumu...



      Anneciğim, hep seni ne kadar sevdiğimi, küçücük yüreğimdeki kocaman yerini anlatmak istedim. Ama başaramadım. Çünkü hiç anlamaya çalışmadın. Bir gün bahçeden sana çiçek topladım. Bardağa koydum, getiriyorum ki, bardak birdenbire elimden düştü,  kırıldı. Çiçekle sana sevgimi anlatacaktım. Kırılan bardak için o kadar bağırdın ki bana bir daha kimseye çiçek vermemeye yemin ettim.


      Anne, benim küçücük yüreğimde herkesi sevecek yer vardı. Ben herkesi çok seviyordum. Ama sen insanların hep kötü olduklarını, onlara güvenilmemesi gerektiğini söyledin. Bende artık insanları sevmiyorum.

      Anneciğim, bir türlü küçük kafam almıyor, bana başkasına vurmayı sen
öğrettin. Ben doğduğumda vurmayı bilmiyordum ki, neden şimdi kardeşime
vurmama kızıyorsun? Ben ona vurunca elime vuruyorsun. Anne, babamı hiç
sevmiyor musun? Hep beni onunla korkutuyorsun, onu sevmemi istemiyor musun? Ben bir şeyi bağırmadan istersem vermiyorsun. Bağırarak istersem veriyorsun. O yüzden bende hep bağırarak, ağlayarak, istiyorum, hem de dediğini yapmak için bağırmanı bekliyorum. Biliyor musun seni bağırtmak hoşuma gidiyor. O zaman benimle ilgilendiğini düşünüyorum.

      Anne, sana güzel bir haberim var: Artık yemeklerimi yiyeceğim. Bir an önce
büyümek istiyorum. Neden mi? Seninle
konuşurken yukarılara bakmaktan bıktım. Artık boynum ağrıyor. Eğer büyümem daha çok sürecekse, neden sen çömelerek benimle konuşuyorsun? O zaman kendimi daha iyi hissedeceğim. Konuşurken gözlerini görmek istiyorum anne. Gözlerinin derinliğinde, sevildiğimi anlamak istiyorum.

      Anneciğim, neden o çok sevdiğin arkadaşlarının çocuklarına kendi eşyalarını vermiyorsun? Onlara oyuncaklarımı vermekten hoşlanmıyorum. Oyuncakları bana mı, yoksa arkadaşlarının çocuklarına mı alıyorsun? Onlar kırınca kızmıyorsun, ben kırınca “Sende hiç insaf yok mu”? diye, beni cezalandırıyorsun. Artık ona da çözüm buldum, kırınca saklayacak, başkaları kırmış gibi, misafirler gelince sana göstereceğim.

      Anne, beni neden dinlemiyorsun? Benim çizgi kahramanlarım, kırılan
oyuncağım, kaybolan kalemim neden seni ilgilendirmiyor? Beni de şefin,
arkadaşlarının yeni aldığı çanta hiç ilgilendirmiyor… Onları dinlemek
istemiyorum. Senin beni dinlemeni, onları benim için ne kadar önemli
olduğunu anlamanı istiyorum. Sadece büyüklere ait olan şeyler mi önemlidir?

      Anne, yeni bakıcımı hiç sevmedim. Saçlarımı senin taradığın gibi taramıyor.
Bana eski bakıcının baktığı gibi şefkatle bakmıyor. Anne, sen bana neden
şefkatle bakmıyorsun?

      Anne, evdeki eşyaları, sehpayı, kül tabaklarını, televizyonu kıskanıyorum;
onları kırmak, yok etmek istiyorum. Onlar olmazsa beni daha çok seveceğini
düşünüyorum. Hem de onları kırma korkusu olmadan evin içinde rahatça koşup oynayabileceğim. Onları temizlemek için ayırdığın vakti bana ayırmıyorsun. Demek ki onları benden daha çok seviyorsun.

      Anneciğim, evde oynamaktan bıktım. Dışarılarda koşup oynamak, minik su
birikintilerine ayağımı sokmak, dökerek pasta yemek, elimle makarna yemek,
ayranı üstüme dökmek istiyorum. Anne ben yaşamak istiyorum. “‘Yapma’ların,
’etme’lerin” olmadığı, sevginin çok olduğu, annelerin çocuklarını anladığı bir yer istiyorum.
      O yeri bulmak için buralardan gitmek istiyorum. Belki bir kuşun kanadında, belki bir çiçeğin yaprağında, belki bir balığın akvaryumunda…
Sevgilerimle…


                                                                                                         NESRiN BiLKAN